20 Temmuz 2016 Çarşamba

PAŞA HANI

Mehmet Varış




PAŞA HANI
1893 yılında Tiritoğlu Mehmet Paşa tarafından bir Fransız mimara yaptırıldı. Taş kesme tekniği ile iki katlı, o günün koşullarında çok önemli bir bina olarak inşa edildi. Türkiye’de Marsilya kiremiti olarak adlandırılan kiremit sisteminin uygulandığı ilk bina olma özelliğini koruyor...

Tarihin hemen her döneminde, ticaretin ana geçiş noktalarından biri olma özelliğini koruyan Uşak, özellikle 19. yüzyıl sonu itibariyle, İzmir bağlantılı halı ağırlıklı ticaretin de merkeziydi.
Bu gelişme, o dönemde, kentin iki önemli ticaret merkezine sahip olmasına yol açtı. Birincisi, Tiritoğlu Mehmet Paşa tarafından dönemin önemli Fransız mimarlarına 1893 yılında yaptırılan Paşa Hanı... Diğeri ise, kentin ticaret yaşamında tarihi yeri olan ünlü Bedesten...
Uşak’tan geçip giderken bile, Paşa Hanı’nı görmemek, onun, dönemin tüm zevklerini, inceliklerini sembolleştiren yapılanmasını izlememek mümkün değildir. O bina, size, bir çarşının içinde, hatta, etrafındaki biraz sıkışıklıklara karşın mutlaka “merhaba” demeyi bilecektir...
Ama daha da önemlisi, Paşa Hanı, dönemin Avrupa basınında “Boğaz’daki hasta adam” olarak adlandırılan ve ne yazık ki, tarihin gerçekleri altında bunu hak ettiği de çok iyi anlaşılan Osmanlı İmparatorluğu’nun son ve en krizli döneminde bile Uşak’ın ulaştığı gelişmişlik seviyesini, ince zevki göstermesi bakımından önemlidir.
1983 yılında, Paşa Hanı, hala, Uşak’da gerçek anlamıyla bir “han” olarak kullanılıyordu, ama, taşıdığı tarihsel abide yapıt özelliklerinin tam aksine, ne yazık ki artık yıkılmak üzere, perişan bir görüntüsü vardı.

Düşünün...
Bir imparatorluğun yıkılışında yaşanılan tüm çileleri...
Memleketin düşman çizmesi altında işgalini...
Uşak’a giren Yunan alaylarını...
Yine Uşak’da esir düşen Yunan başkomutanı Trikopis’in Atatürk tarafından nasıl asaletle karşılandığına tanık olmuş zamanların içinden geçip gelen bir binaydı...
...Ve belki de “makus talihi” Uşak’ın “duayen sanayicilerinden” birinin attığı çok yerinde bir adım ile değişmişti.

Hacı Nihat Dülgeroğlu...
Günümüzde, sadece Türkiye’nin değil, bütün dünyanın bir numaralı “battaniye üretim merkezi” olarak tanımladığı Uşak’ın da kaderini öncü sanayici kimliğiyle değiştirmeyi başarmış bir isim...
Paşa Hanı’nı, o, yıkık, viran halinde 1983 yılında satın alıp, alınan resmi izinler ile 1990 yılında restorasyon sürecini başlatan, tam altı yıllık bir restorasyon sürecinden sonra Dülgeroğlu Oteli adıyla memleketinin hizmetine sunan Uşak’ın önde gelen karakteri... Bakın hayatını nasıl özetliyor:
“Dedem Dülgerzade Süleyman Efendi marangozluk (Dülgerlik) yapardı. Soyadı kanunu çıkınca Dülgeroğlu soyadını aldık. Babam Dülgeroğlu Mehmet Bey, medrese tahsili görmüş, ilmi ve çalışmayı seven bir kişi idi. Tabaklık (Dericilik) yapardı. Ben 1929 Uşak doğumluyum. Aybey İlkokulu’nu bitirdim. Gençlik yıllarımda üç kardeş (Nihat, Fevzi ve Süleyman) 1942 yılına kadar baba mesleği olan tabaklığı yaptık. 1947 de babamın işini devraldım. Bir süre ip ticareti yaptık. Bu yıllarda Isparta’da halı ipi satan mağazamızda vardı.



Tekstil sanayine geçiş
1960 yılında tekstil sanayine geçtik. Halı ipi üretip, Isparta’da satıyorduk. 1964’de ise kilim üretimine başladık. Kilim ve ardından keçe battaniye üretimini 30-35 işçi ile iki vardiya çalışarak üretiyorduk. Ben bunu geliştirmek azminde idim. Bu nedenle dünyadaki gelişmeleri sık sık yurt dışına giderek izlemekte idim.
Bu amaçla örneğin İtalya Milano şehrine bir ay süre ile gidip, kaldım.

Battaniye üretimi
1974’te yine bir İtalya seyahatimde son teknoloji ürünü battaniye, sifanoz, tarak, vargel makineleri görüp ithal ettim. Böylece fabrikamızı modernleştirdik. Daha sonra da peluş battaniyeyi Uşak’ta üretmeye başladık. Bu ülkemizde ve Uşak’ta bir ilk idi. 1977 de üretim genişledi. O tarihlerde peluş battaniyeyi kimse bilmiyor ve üretemiyordu. Mal siparişlerimi meblağını 1,5 -2 ay önceden peşin tahsil ederek , iki ay sonra malı veriyorduk.

Teknolojide atak
Bu arada battaniye işi iyi gidince tekstilde önemli bir yeni teknoloji olan Open-End makinelerini ithal edip kurduk. Böylece üretim kapasitemizi ve çeşidini artırdık. Çözgü ipi, kanepe, koltuk döşeme üretimi gerçekleştirdik. Ürünlerimizi Bursa ve İstanbul’a pazarlıyorduk. 1985’de yurt dışına açılma kararı aldık. 1985‘de de ilk ihracatımızı Almanya’ya yaptık.

Turgut Özal’ı severim
1983 yılında rahmetli Turgut Özal beni aradı ve Uşak ANAP İl Başkanı olmamı istedi. O yıllarda Uşak büyük içme suyu sıkıntısı çekmekte idi. Murat Dağı güneyinde bulunan Yukarıkaracahisar köyündeki “Çokrağan Suyunun” Uşak’a gelmesi gündeme getirildi. Köylüler suyu vermiyorlardı. Ben köye bir Kur’an Kursu binası yapmak üzere söz verdim. Yapılan protokol ile su verildi. Uşak şimdi o suyu içiyor.
Bu nedenle hayırseverliği çok severim. Babamın yaptığı Dülgeroğlu camisini genişlettim. Kemalöz Mahallesi Karakıran yöresinde 15 derslikli ilköğretim okulunu yaptırdım. Okul 1997’den beri binlerce mezun verdi. Çok mutluyum.

Turizm sektörüne giriş
1983’lü yıllarda Otel Dülgeroğlu’nun bulunduğu Paşa Hanı’nı satın aldım. Bu tarihi bina 1893 yılında Tiritoğlu Mehmet Paşa tarafından Fransız mimara yaptırılmıştır. İç mekanı granit taşlarla işlenmiştir. Otuz kadar odası bulunup, han olarak hizmet yapıyordu. Perişan ve yıkılmak üzere olan bu binayı alıp, aslına uygun olarak restorasyonunu altı yıllık bir çalışma sonunda 1999 yılında tamamladık ve Turizm Bakanlığı belgemizle Otel Dülgeroğlu adı altında hizmete açtık. Nostaljik bir ortam, otantik bir tarihi yapı olarak 20 oda ve 35 yatak kapasitesi bulunmaktadır.

KAYNAK

Mehmet Varış / Yazar

Mhmtvrs.net sitesinde yönetici.

0 yorum:

Yorum Gönder

Copright Uşak Paylaşıyor 2018, Blogger Templates Designed By Templateism | Distributed By Gooyaabi Templates