20 Temmuz 2016 Çarşamba

Muratbey Uşak Sportif'in ilk sınavı Pınar Karşıyaka ile

Mehmet Varış


SPOR Toto Basketbol Ligi'nde yabancı guard ve pivot hariç kadrosunu büyük ölçüde tamamlayan Muratbey Uşak Sportif'in hazırlık maçlarının programı da netleşmeye başladı. 
Kırmızı siyahlılar son 2 sezonda olduğu gibi ilk hazırlık maçını 2 Eylül'de İzmir'de Pınar Karşıyaka'yla oynayacak. Bu karşılaşmada salona seyirci alınmayacak.
Muratbey Uşak Sportif, 8-10 Eylül tarihleri arasında da Uşak Belediyesi'nin geleneksel olarak düzenlediği Kurtuluş Kupası'na ev sahipliği yapacak. Kupaya Uşak'ın yanı sıra ligden Büyükçekmece, Best Balıkesir ve TED Kolejliler katılacak. 
Bu arada yönetim, ismi uzun süredir gündemde olan ABD'li guard Mark Lyons konusunda beklemeye aldı.

PAŞA HANI

Mehmet Varış




PAŞA HANI
1893 yılında Tiritoğlu Mehmet Paşa tarafından bir Fransız mimara yaptırıldı. Taş kesme tekniği ile iki katlı, o günün koşullarında çok önemli bir bina olarak inşa edildi. Türkiye’de Marsilya kiremiti olarak adlandırılan kiremit sisteminin uygulandığı ilk bina olma özelliğini koruyor...

Tarihin hemen her döneminde, ticaretin ana geçiş noktalarından biri olma özelliğini koruyan Uşak, özellikle 19. yüzyıl sonu itibariyle, İzmir bağlantılı halı ağırlıklı ticaretin de merkeziydi.
Bu gelişme, o dönemde, kentin iki önemli ticaret merkezine sahip olmasına yol açtı. Birincisi, Tiritoğlu Mehmet Paşa tarafından dönemin önemli Fransız mimarlarına 1893 yılında yaptırılan Paşa Hanı... Diğeri ise, kentin ticaret yaşamında tarihi yeri olan ünlü Bedesten...
Uşak’tan geçip giderken bile, Paşa Hanı’nı görmemek, onun, dönemin tüm zevklerini, inceliklerini sembolleştiren yapılanmasını izlememek mümkün değildir. O bina, size, bir çarşının içinde, hatta, etrafındaki biraz sıkışıklıklara karşın mutlaka “merhaba” demeyi bilecektir...
Ama daha da önemlisi, Paşa Hanı, dönemin Avrupa basınında “Boğaz’daki hasta adam” olarak adlandırılan ve ne yazık ki, tarihin gerçekleri altında bunu hak ettiği de çok iyi anlaşılan Osmanlı İmparatorluğu’nun son ve en krizli döneminde bile Uşak’ın ulaştığı gelişmişlik seviyesini, ince zevki göstermesi bakımından önemlidir.
1983 yılında, Paşa Hanı, hala, Uşak’da gerçek anlamıyla bir “han” olarak kullanılıyordu, ama, taşıdığı tarihsel abide yapıt özelliklerinin tam aksine, ne yazık ki artık yıkılmak üzere, perişan bir görüntüsü vardı.

Düşünün...
Bir imparatorluğun yıkılışında yaşanılan tüm çileleri...
Memleketin düşman çizmesi altında işgalini...
Uşak’a giren Yunan alaylarını...
Yine Uşak’da esir düşen Yunan başkomutanı Trikopis’in Atatürk tarafından nasıl asaletle karşılandığına tanık olmuş zamanların içinden geçip gelen bir binaydı...
...Ve belki de “makus talihi” Uşak’ın “duayen sanayicilerinden” birinin attığı çok yerinde bir adım ile değişmişti.

Hacı Nihat Dülgeroğlu...
Günümüzde, sadece Türkiye’nin değil, bütün dünyanın bir numaralı “battaniye üretim merkezi” olarak tanımladığı Uşak’ın da kaderini öncü sanayici kimliğiyle değiştirmeyi başarmış bir isim...
Paşa Hanı’nı, o, yıkık, viran halinde 1983 yılında satın alıp, alınan resmi izinler ile 1990 yılında restorasyon sürecini başlatan, tam altı yıllık bir restorasyon sürecinden sonra Dülgeroğlu Oteli adıyla memleketinin hizmetine sunan Uşak’ın önde gelen karakteri... Bakın hayatını nasıl özetliyor:
“Dedem Dülgerzade Süleyman Efendi marangozluk (Dülgerlik) yapardı. Soyadı kanunu çıkınca Dülgeroğlu soyadını aldık. Babam Dülgeroğlu Mehmet Bey, medrese tahsili görmüş, ilmi ve çalışmayı seven bir kişi idi. Tabaklık (Dericilik) yapardı. Ben 1929 Uşak doğumluyum. Aybey İlkokulu’nu bitirdim. Gençlik yıllarımda üç kardeş (Nihat, Fevzi ve Süleyman) 1942 yılına kadar baba mesleği olan tabaklığı yaptık. 1947 de babamın işini devraldım. Bir süre ip ticareti yaptık. Bu yıllarda Isparta’da halı ipi satan mağazamızda vardı.



Tekstil sanayine geçiş
1960 yılında tekstil sanayine geçtik. Halı ipi üretip, Isparta’da satıyorduk. 1964’de ise kilim üretimine başladık. Kilim ve ardından keçe battaniye üretimini 30-35 işçi ile iki vardiya çalışarak üretiyorduk. Ben bunu geliştirmek azminde idim. Bu nedenle dünyadaki gelişmeleri sık sık yurt dışına giderek izlemekte idim.
Bu amaçla örneğin İtalya Milano şehrine bir ay süre ile gidip, kaldım.

Battaniye üretimi
1974’te yine bir İtalya seyahatimde son teknoloji ürünü battaniye, sifanoz, tarak, vargel makineleri görüp ithal ettim. Böylece fabrikamızı modernleştirdik. Daha sonra da peluş battaniyeyi Uşak’ta üretmeye başladık. Bu ülkemizde ve Uşak’ta bir ilk idi. 1977 de üretim genişledi. O tarihlerde peluş battaniyeyi kimse bilmiyor ve üretemiyordu. Mal siparişlerimi meblağını 1,5 -2 ay önceden peşin tahsil ederek , iki ay sonra malı veriyorduk.

Teknolojide atak
Bu arada battaniye işi iyi gidince tekstilde önemli bir yeni teknoloji olan Open-End makinelerini ithal edip kurduk. Böylece üretim kapasitemizi ve çeşidini artırdık. Çözgü ipi, kanepe, koltuk döşeme üretimi gerçekleştirdik. Ürünlerimizi Bursa ve İstanbul’a pazarlıyorduk. 1985’de yurt dışına açılma kararı aldık. 1985‘de de ilk ihracatımızı Almanya’ya yaptık.

Turgut Özal’ı severim
1983 yılında rahmetli Turgut Özal beni aradı ve Uşak ANAP İl Başkanı olmamı istedi. O yıllarda Uşak büyük içme suyu sıkıntısı çekmekte idi. Murat Dağı güneyinde bulunan Yukarıkaracahisar köyündeki “Çokrağan Suyunun” Uşak’a gelmesi gündeme getirildi. Köylüler suyu vermiyorlardı. Ben köye bir Kur’an Kursu binası yapmak üzere söz verdim. Yapılan protokol ile su verildi. Uşak şimdi o suyu içiyor.
Bu nedenle hayırseverliği çok severim. Babamın yaptığı Dülgeroğlu camisini genişlettim. Kemalöz Mahallesi Karakıran yöresinde 15 derslikli ilköğretim okulunu yaptırdım. Okul 1997’den beri binlerce mezun verdi. Çok mutluyum.

Turizm sektörüne giriş
1983’lü yıllarda Otel Dülgeroğlu’nun bulunduğu Paşa Hanı’nı satın aldım. Bu tarihi bina 1893 yılında Tiritoğlu Mehmet Paşa tarafından Fransız mimara yaptırılmıştır. İç mekanı granit taşlarla işlenmiştir. Otuz kadar odası bulunup, han olarak hizmet yapıyordu. Perişan ve yıkılmak üzere olan bu binayı alıp, aslına uygun olarak restorasyonunu altı yıllık bir çalışma sonunda 1999 yılında tamamladık ve Turizm Bakanlığı belgemizle Otel Dülgeroğlu adı altında hizmete açtık. Nostaljik bir ortam, otantik bir tarihi yapı olarak 20 oda ve 35 yatak kapasitesi bulunmaktadır.

KAYNAK

El Sanatları

Mehmet Varış


Uşak Halısı : 16.yy.da uşak ve çevresinde yapılan halılarla Türk halı sanatının ikinci ve son parlak devri başlamıştır. Uşak halılarının madalyonlu ve yıldızlı olarak iki türlü halı tipi görülmektedir. Uşak halılarından en önemlilerinden biri olan madalyonlu halının boyu 10 metreye ulaşmaktadır. Bol sayıda kalmamış olan bu halılar 18.yy. ortalarına kadar devam etmiştir. Madalyonların yıldız şeklini almasından sonra yıldızlı Uşak halıları meydana gelmiştir. Avrupa’ daki müzelerde bu tip halılar çok sayıda saklanmaktadır. 16yy.sonlarında Uşak halılarının şöhreti bütün Avrupa’ya yayıldı. Asil aileler üzerlerinde kendi armaları işlenmiş Uşak halıları sipariş etmeye başlamışlardı.
Kilimcilik : Yöremizde tanınmış olan el sanatı Eşme Kilimleridir. Ancak diğer bölgelerimizde olduğu gibi Eşme Kilimleri de büyük bir değişikliğe uğramıştır. Geçmişte Eşme halkının kendi ihtiyaçları için yaptığı, bugün örnekleri camii ve mescitlerde bulunan eski kilimler, günümüzde evlerinde kullandıkları ve tüccar siparişleri ile ticari amaçla dokudukları kilimler karşılaştırıldığında, boya ve iplik kalitesi bakımından oldukça değişiklikler görülür. Eşme Kilimleri genel olarak, “ Altınbaş,Toplu-hürriyet-Albaş-Selvili Namazlağ olarak gruplandırılır. Ayrıca “ Gıcıklı dedikleri bir kilim türü de yapılmıştır. Her yıl mayıs sonunda Uluslar arası Eşme Kilim Kültür ve Sanat Festivali düzenlenmektedir.
Pamuk İpliği : Pamuk ipliği ( Kısa Elyaf) alanında başta Kaynak ve Erteks olmak üzere 16 işletme vardır Pamuk ve benzeri işletmeler ağırlıklı olarak open-end teknolojisiyle çalışmakta olup, kurulu OE, iğ sayısı 10.000’e kadar yaklaşmıştır. Yıllık üretim kapasitesi 18000 civarındadır. Genellikle 10/1-30/1 arası inceliklerde pamuk ipliği üretilmektedir.
Tekstil Terbiyesi : Pamuklu tekstil terbiyesi (kasar-boya-baskı apre) alanında dört kuruluş faaliyet göstermektedir. Yıllık işleme kapasitesi 50.000 metre civarındadır.
Yün ve Akrilik İplik Üretimi : Uşak’ta çok eski senelerden beri üretilen halının Hammaddesi yün ipliği, önceleri kirman,çıkrık ve elemle gibi basit el aletleri ve insan gücü ile imal edilmekteydi. Zamanla Avrupa’da sanayileşme hareketlerinin etkisiyle 1890-1895 yıllarında Yılancızade Kumpanyası, Hacıgedik ve Bacaloğlu Yün iplik ve mensucat fabrikaları kurulunca bu fabrikalar Uşak ve civarının uzun süre halı ipliği ihtiyacını karşılamıştır
1950 yılından sonra Yılancıoğlu fabrikasının tasfiyesi ile burada bulunan makineler diğer iş sahipleri tarafından yeni iş yerlerine monte edilmiş, İstanbul’ dan ve yurt dışından makineler getirilmiş, yurt dışında çalışan işçilerin girişimlerinin de eklenmesiyle bu sanayi kolu hızlı bir gelişme göstermiştir. Yün ipliği ağırlıklı olarak ştrayhgarn tipi olup az miktarda kammgarn tipi üretim de yapılmaktadır. Uşak, ştrayhgarn yün iplikçiliği alanın da hayli gelişmiştir. Faaliyette bulunan 275 tarakla Avrupa’nın en büyük ştrayhgarn tarak makine parkına sahiptir. Bugün Uşak’ta yün ipliği imal eden 80 civarında iplik fabrikası mevcut olup, yıllık üretim kapasitesi 40.000 ton/yıl’dır. Yıllık kapasite kullanım oranı % 50’dir. Yarı kammgarn iplik üretimi ise 7 işletmede yapılmakta, bu iplikler akrilik, trikotaj ve halı ipliği olarak tüketilmektedir. Yıllık üretim 2.500 tondur.
Elyaf ve İplik Boya : Uşak’ta 41 adet işletmede elyaf ve iplik boya yapılmaktadır. Temel olarak yün ve akrilik boyaması uygulanmaktadır. Bu işletmelerden 16 adedi yalnız boya tesisi olup diğerleri entegre tesisleridir. Boyama çoğunlukla elyaf halindedir ve yılda 15.000 ton boyama yapılmaktadır.
Elyaf Açma : Elyaf açma işlemi genellikle penye telefi değerlendirme şeklindedir. Eskiden İtalya’ya ihraç edilen penye telefleri ( Konfeksiyon, kumaş artıkları ) son yıllarda yapılan yatırımlarla Uşak’ta değerlendirilmeye başlanmıştır.
Bu yöntemle hem elyaflar tekrar değerlendirilerek ekolojik açıdan yarar sağlanmakta, hem de dahilde işlenerek katma değer elde edilmektedir. Uşak’ta elyaf açma için kullanılan 100 adet garnet makinası vardır. Bu makinalarla yılda 15.000a Adet elyaf açılarak ekonomiye geri kazandırılmaktadır. Açma elyaflar ştrayhgarn ve OE.iplik işletmelerinde kullanılmaktadır.
Diğer Tekstil Ürünleri : İlimizde son yıllarda özellikle çorap üretimi alanında önemli yatırımlar yapılmaktadır. Bunun yanında ev tekstil üretimi(nevresim,çarşaf) konfeksiyon üretimi triko kazak üretimi, yuvarlak ve çözgülü örme kumaş üretimi sayılabilir.
KAYNAK

İLKLER ŞEHRİ UŞAK

Mehmet Varış


TÜRKİYE’NİN İLK ELEKTİRİK KULLANAN ŞEHRİ UŞAK’TIR 
Osmanlı döneminde elektrik İstanbul’a 1912 yılında gelmesine rağmen Uşak İli 1909 yılında elektrik kullanımına geçerek Türkiye’nin ilk elektrik kullanan şehri olmuştur. 


 TÜRKİYE’NİN İLK ŞEKER FABRİKASI UŞAK’TA KURULMUŞTUR 
İlk sanayi kuruluşlarının ortaya çıktığı il olma özelliğine sahip olan Uşak ilinde ilk şeker fabrikası 1926’da Nuri (Şeker) Beyin girişimiyle kurulmuştur. Bu fabrika aynı zamanda ilk çok ortaklı şirket olma özelliğini de taşımaktadır. 



 TÜRKİYE’DE İLK CİRİT MÜSABAKASI UŞAK’TA YAPILMIŞTIR 
Ata sporlarımızdan olan; ata binmekte ustalık, çeviklik ve zeka gerektiren atlı cirit oyunu müsabakası Uşak’ta yapılmış olup ilimizde biri bayan 32 tane cirit kulubü aktif haldedir. 



 TÜRKİYE’DE İLK DEMİRYOLU UŞAK’TAN GEÇEN AFYON-İZMİR DEMİRYOLU HATTIDIR 
1898’de işlemeye başlayan ve Türkiye’nin ilk demir yolu olma özelliğine sahip Afyon - İzmir(Basmana) demir yolu hattı, Uşak’tan geçmektedir. 



 DÜNYA’DA İLK VOLEYBOL MÜSABAKASI UŞAK’TA GERÇEKLEŞMİŞTİR 
M.S. II. Yüzyılda ilk voleybol müsabakaları Uşak’ın Banaz ilçesindeki Akmonia Antik Kenti’nde gerçekleşmiştir. 




 MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK MAREŞALLİK RÜTBESİNİ İLK UŞAK’TA TAKMIŞTIR 
31 Ağustos 1922’de yükseltilip 1 Eylül 1922’de tebliğ edilen Mareşallik rütbesini Mareşal Fevzi Çakmak ilk defa Uşak’ta takmıştır. 





 TÜRKİYE’NİN İLK ÇOCUK KÜTÜPHANESİ UŞAK’TA AÇILMIŞTIR 
Türkiye’nin ilk çocuk kütüphanesi 10 Eylül 1953’te Uşak’ın kilimleriyle meşhur ilçesi Eşme’de açılmıştır. 



 TÜRKİYE’NİN İLK ŞAYAK FABRİKASI UŞAK’TA AÇILMIŞTIR 
Türkiye’nin ilk Şayak Fabrikası 21 Şubat 1926’da Uşak’ta kurulmuştur. 

KAYNAK
usakkulturturizm.gov.tr

Uşak Beylerhan Köprüsü

Mehmet Varış

Uşak Beylerhan Köprüsü

Köprü, Uşak ili Merkez ilçesine bağlı Beylerhan Köyü sınırları içinde, Gediz üzerinde yer almaktadır. Köprübaşı, Sarıkız, Beynihan ve Güre gibi adlarda verilen köprü, esas adını Beylerhan Köyü‟nden almıştır. Köy adında yer alan han kelimesi, ulaşımla ilgili bir yapı olup, burada vaktiyle bir hanın bulunduğunu ve köprüden geçen kervanların konakladığını hatırlatır. Beylerhan Köprüsü‟nün doğu ucu alüvyal bir taraça üzerine, batı ucu vadinin dik yamacına (çarpak tarafına) inşa edilmiştir (Fotoğraf 9). Köprünün inşasında yakın çevrede yaygın olarak mostra veren ve işlenmesi kolay olan Neojen yaşlı kalker kesme taşlar kullanılmıştır. Aynı şekilde yörede bulunan kır yerleşmelerinin konut ve eklentilerinde de bu kayacın yaygın bir şekilde kullanıldığı görülür.
Beylerhan Köprüsü üç büyük, üç küçük olmak üzere farklı büyüklükte altı gözden meydana gelmektedir. Ortada iki büyük, doğu uçta üç, batı uçta bir küçük göz vardır. Düz olmayıp; hafif bir yay şeklinde uzanan köprünün ayaklarında hidrolik basıncı azaltmak ve suyla gelen bitki, çöp vb. unsurların birikmesini önlemek için suyun geldiği yöne (memba) doğru selyaranlar yapılmıştır. Büyük gözden her iki tarafa doğru hafifçe alçalan köprü, asimetrik bir tarzda inşa edilmiştir. Köprünün döşeme uzunluğu 60 m, genişliği 3.5 m, büyük gözün ortalama su seviyesinden yüksekliği 7.5 m ve en büyük kemer açıklığı 10 m‟dir (Tunç, 1978:32). Kesme taştan yapılan köprünün kemerleri kasnak şeklindedir. Köprünün, eski bir kitabe yoksa da, Germiyanoğulları ya da Osmanlı‟nın ilk dönemine ait olduğu tahmin edilmektedir. Bazı eserlerde kaynak gösterilmeden Miladi 1350‟de inşa edildiği kaydedilmiştir (Uşak, 1967:205).
Köprü çeşitli zamanlarda tamir edilmiştir. Nitekim köprünün üst kısmında bulunan küçük bir kitabe 1891/1892 (H.1309)‟deki tamire aittir. Bu tamiri Beylerhan Köyü‟nden Mıdıkoğlu Sabit Ağa adında hayırsever ve nüfuzlu bir zat yaptırmıştır. Söylendiğine göre bu zatın dedesi Osmanlı yönetiminde Beylerbeyi rütbesine kadar yükselmiştir (Tümer, 1971:217). Bu köyde aynı aileden Medik oğlu Ahmet Bey de bir cami yaptırmıştır.(kynk:http://www.usakyereltarih.com/haber/koylerimiz/beylerhan-koprusu/287.html).
KAYNAK

Uşak Ali Ağa Çeşmesi

Mehmet Varış



Uşak Ali Ağa Çeşmesi

Uşak il merkezinde Ali Ağa denilen bir semtte Ali Ağa Sokağı’nda, dört yol ağzında bulunmaktadır.
Çeşmenin yapım tarihi bilinmemekle beraber, üzerindeki onarım kitabesinden h. 1202 (1787) yılında onarıldığı anlaşılmaktadır.
Çeşmenin orijinal yapısı bilinmemektedir. Bugünkü hali ile XVIII. yüzyıl geç dönem çeşmelerini yansıtmakta olup, kesme taştan yapılmıştır. Günümüzde çukurda kalan çeşme, iki yuvarlak kemerli bir niş şeklindedir. Bu kemerler düz yivli konsollar tarafından taşınmaktadır.

Burmalı Cami

Mehmet Varış



Uşak Burmalı Câmii

Uşak il merkezinde bulunmaktadır.Yapım tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte kapısında bulunan kitabede 1769 yılında tadilat gördüğü anlaşılmaktadır.
Bu kitabede:
“Çün harabe müşerref oldu bu cami ey hüncaz
Hoş delalet kıldı tamirine Abdullah izam
Hayre sai olduğu içün ol azizi muhterem
Yeğinle buldu hayatı kubbe şadırvan can
Çün minare giyecek başına bir zerrin külah
Dedi tarihi bir müferriş camii oldu bu tamam hicri sene 1185 (m.1769).”
yazmaktadır.
Camii iki kubbelidir.1867 ve 1922 yıllarında yangın geçirmiş, 1922 ve 1988 yıllarında onarım görmüştür.
Caminin minaresi kırmızı tuğladen yapılmıştır,tek şerefelidir.Minare yivli ve helezonik bir biçimde yükseldiğinden Burma Camii adını almıştır.
1867 ve 1922 yıllarında yangın geçirmiş, 1922 ,1988 ve 2008 yıllarında onarım görmüştür.(kynk:vikipedi)
KAYNAK

Çakoloz Camisi

Mehmet Varış

Çakoloz Camisi (Merkez)

Uşak il merkezi Kurtuluş Mahallesi, Çakoloz Cami Sokağı’nda bulunan bu caminin de kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber portal üzerinde bulunan Sultan II. Abdülhamit’e ait tuğradan XIX. yüzyılda yapıldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca caminin mimari üslubu da bunu açıkça göstermektedir. Cami çeşitli tarihlerde yangın geçirmiş ve onarılmıştır. Uşaklı Çakoloz ailesinin bu onarımlarda büyük payı olduğundan camiye Çakoloz ismi verilmiştir. Caminin gerçek ismi ve banisi de bilinmemektedir.

Cami kesme taştan yapılmış olup, dikdörtgen bir avlunun güneydoğu kenarındadır. Kütlevi bir görünümü olan yapıda XIX. yüzyıl mimarisinin batı etkileri açıkça görülmektedir. Cephe görünümünde kırmızı kemerler, duvarlara gömülmüş ayaklar üzerine oturtulmuş volütler, diş kesimleri ve kornişlerle hareketlilik verilmiştir. XX. yüzyılda caminin önüne bir de son cemaat yeri eklenmiştir. Bu bölüm sivri kemerlerle birbirine bağlanmış dört kalın sütun ve bunların üzerini örten üç küçük kubbeden meydana gelmiştir. Son cemaat yerinden rokoko üslubunda bir portalle ibadet mekânına girilmektedir. Bu portal kademeli kırma kemer şeklinde olup, akantus yaprakları ile bezenmiştir. Kemerin üzerine oturduğu konsollar kompozit sütun başlıklı yivli sütunlara dayanmaktadır. Kırma kemerin ortasına da kabartma çiçek ve karanfil yaprakları yerleştirilmiştir. Bunun üzerinde de Sultan II. Abdülhamit’in tuğrası bulunmaktadır.

İbadet mekânı doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlı olup, bugün üzeri oldukça yüksek bir çatı ile örtülmüştür. İlk yapımında kubbeli olduğu sanılmaktadır. Mihrap dışarıya çıkıntı yapan bir niş şeklindedir. Ahşap minberin ise hiçbir mimari ve sanat tarihi yönünden özelliği yoktur.

Son cemaat yeri ile ibadet mekânını birleştiren köşeye minare yerleştirilmiştir. Minare kare kaide üzerinde tek şerefeli ve silindirik gövdelidir.

KAYNAK
e-tarih.org/

Ulu Cami

Mehmet Varış

Uşak il merkezinde bulunan Uşak Ulu Camisi’nin yapım tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber, Germiyanoğulları dönemi mimari özelliklerini yansıtmaktadır. Caminin giriş kapısı üzerindeki Arapça yazılı sülüs kitabesi bulunuyorsa da bu kitabe cami ile bağlantılı değildir. Bir çeşmeye ait olan bu kitabe caminin yapım tarihi ile ilgili bir bakıma bilgi vermektedir. 

Bu kitabede “Germiyan illerinin beyi Süleyman Şah oğlu Yakup Bey h.822 (1419) yılında yaptırdı ve suyunu getirdi” yazılıdır. 

Cami ile ilgili araştırma yapan Mahmut Akok: “Meskür çeşme evvelce camiin kuzey avlusunun bir kenarında iken son yapılan tamirler ve avlunun tanzimi sırasında buradan kaldırılmış ve üzerinde bulunan kitabe de caminin yapılış tarihine uyması bakımından bugün bulunduğu yere konulmuştur” demektedir. 

Uşak Ulu Camisi Germiyanoğulları devri, özellikle Beylikler devri ile Osmanlı mimarisi arasında bir geçiş dönemini yansıtmaktadır. Bununla beraber bu yapı daha geç dönemlerde onarılmış, XIX. yüzyılda ampir üslubunda bezenmiştir. Yine bu dönemde önüne bir son cemaat yeri eklenmiştir. 

Cami kesme taştan bir yapı olup, önündeki son cemaat yeri ve ibadet mekânı ile bütün halinde tek bir kütle görünümündedir. Avlusunun mihrap ve kısmen de doğu yönünde bir mezarlık bulunmaktadır. Taş döşeli avlusu ise günümüzde yol seviyesinden birkaç metre daha aşağıda kalmıştır. Caminin doğu duvarına sonradan bitişik olarak yapılan minaresi de ayrı bir kütle görünümündedir. Son cemaat yeri pandantifli, dıştan sekiz köşe kasnaklı beş kubbe ile örtülü, üç kapılıdır. Cephe görünümünü geniş sivri kemerlerin oluşturduğu kalın taş sütunlar oluşturmaktadır. Son yıllarda bu taş sütunlar camekânla kapatılmıştır. 

Son cemaat yerinden ibadet mekânına ampir üslubunda bir kapıdan girilmektedir. İbadet mekânı 18.50x22.00 m. ölçüsünde dikdörtgen planlıdır. İbadet mekânı dört kütlevi paye ile üç sahna bölünmüştür. Bunlardan girişin önünde sivri tonozla örtülü bir nevi giriş holü, bunun arkasında 10 m. çapında büyük bir kubbenin örttüğü asıl ibadet mekânı bulunmaktadır. Bu bölümün üzerini örten kubbe geniş kemerlerin yardımı ve payeler ile çevre duvarlarının üzerine oturtulmuştur. Bunun yanı sıra kubbe dışında kalan iki yan bölümler üçer küçük kubbe ile örtülüdür. 

Mihrap taş oymadan olup, geç dönemlerde yapılan onarımlar sırasında orijinalliğinden oldukça uzaklaşmış ve bezemelerle de ampir üslubuna dönüşmüştür. Minber ise orijinalliğinden uzak bir görünümdedir. Eski minbere ait bazı parçalar yeni yapılan minber üzerine eklenmiştir. 

Uşak Ulu Camisi kendine özgü bir yapı olmasına rağmen aynı dönemde yapılmış diğer yapılarla da ortak benzerlikler göstermektedir. Edirne Eski Cami, Sofya Büyük Cami ve Filibe Cuma Camisi ile plan yönünden ilginç benzerlikleri vardır. Bu konuda araştırma yapan Mahmut Akok; “Orta sahna verilen kıymet ve burada yaratılmış olan genişlik ve irtifa ile müteakip çağlarda inkişaf ettirilmiş merkezi tek sahanlı camilerin bir nevi prototipi gibi durmaktadır” demektedir. 

Caminin yanındaki minare beden duvarlarına kadar yükselen dikdörtgen taş kaide üzerinde Türk üçgenlerinin yardımı ile tek şerefeli yuvarlak gövdeye geçilmektedir. 

KAYNAK


Copright Uşak Paylaşıyor 2018, Blogger Templates Designed By Templateism | Distributed By Gooyaabi Templates