20 Şubat 2018 Salı
Kurtuluş Savaşı’nda Uşak Anıları-2
Besim ATALAY
İşin iyice anlaşılması için biraz kendimden bahsedeceğim.
(1919) baharında Ali Kemal, beni Niğde Maarif Müdürlüğü’nden,
valiliğe gelen bir telgrafıyla azletmişti. İstanbul’a geldim.
Maarif Nezaretine uğradım. Maarif Müdürlüğünün bağlı bulunduğu
Nâzırlıktaki dairenin müdürünü gördüm. “Beni niçin azlettiniz, suçumu
bileyim” dediğimde; “Sen orada, Türkçülük etmişsin, daha başka suç
mu istersin? Sana iş yok” cevabını aldım. Oradan çıktım. Dairenin
kalem şefine uğradım, o da “Burada boşuna durma, İngiliz Muhipler
Cemiyetine gir. Her şey düzelir” dedi. Sinirlenerek ayrıldım.
Bir müddet sonra, Ali Kemal, Dâhiliye Nazırı oldu. Vaktiyle
bize hocalık yapmış bulunan Sait Bey, Maarif Nezaretine geldi.
Uşak’tan kendisine bir mektup yazdım. Beni İçel Maarif Müdürlüğüne
gönderdi. Ben orada iki yıl önce de Maarif Müdürlüğünde bulunmuştum.
O sıralarda Anadolu’da yer yer millî hareketler başlamıştı. Fransızlar,
Mersin’e kadar gelerek durmuşlardı. Silifke’de hiçbir milli kımıldanma
yoktu. Kasabanın önde gelenlerinden bir takımları, hareket
taraflısı değildiler; imamlar ve hafızlar aleyhte idiler.
Bu arada Karaman’dan bir subay, Silifke’yi yoklamak için gelmişti.
Bahsettiğim adamlardan hiçbirisi bu zatla görüşmek bile istemediler...
Nihayet yerlilerden Hacı Hulûsioğlu, Rahmi Hakkıoğlu, öğretmenlerden
Ali Namık, Ziya Niğdeli gibi bazı gençlerle milli hareketin
çekirdeğini kurduk. O sırada Mustafa Kemal Paşa, Sivas’a gelmişti.
Kendisiyle haberleşmeye başladık. Kısa bir zaman sonra Millet Meclisi
için seçim başlamıştı. Seçimde gençlerle çok çalıştık. Harekete aleyhtar
olanların kazanmamalarını sağladık.
Memleketimiz olan Uşak’tan kötü haberler geliyordu. Dört kız,
iki kadından ibaret olan ailemi görmek için iki aylık izin alarak Uşak’a
gittim. Yunanlılar İzmir’den içerilere kadar girmişti.
Fikrimiz karışık, ortalık başsızdı. Maarif Müdürlüğünden istifamı
verdim, mücadeleye karıştım. O sıralarda Uşak’ta softalarla hocaların
bir kısmı İtilafçı idiler, kuvvetli idiler. “İttihatçılar gelmesinler de
hangi devlet gelirse gelsin” diyorlar ve milli hareketi İttihatçı hareketi
sayıyorlardı.
Uşak’ın Hafız Ali Efendi adında çok kıymetli bir müftüsü vardı.
Bilgice, ahlak ve faziletçe öbür softalarla hiç kıyas olunmazdı. Bundan
başka, bir devre İttihat ve Terakki mebusluğu yapmış bulunan çok eski
ve köklü bir aileden (İbrahim Bey) adında bir sarıklımız daha vardı.
Zeki, hatırlı, fikir sahibi idi. Şehirde bir de aydın ve düşünür küçük bir
topluluk vardı. Bunlar baş başa vererek ne yapılabileceğini düşünürlerdi.
Kıymetli birçok gençler (Türk Ocağı) etrafında toplanmıştı.
Karşılarında hemen hiç kuvvet bulunmadığı için düşman yaka,
yıka Alaşehir’e doğru yürüdü. Salihli ve Alaşehir’de Milli Kuvvetler
kurulmuştu. Ahmetli ve Bozdağ’da düşman durdurulmuştu. Milli Cephe
kurulmuştu. Bu arada Eşme’de de Milli Hareket başlamış, fakat Uşak
hala hareketsizdi. Uşak’ın başına Denizli felaketi gibi bir felaketin gelmesi
çok ihtimal dâhilinde idi.
O günlerde Uşak’ta Hilmi adında Sökeli bir ihtiyat subayı vardı.
Sessiz, ağır başlı, düşünceli görünürdü. Bu zat İzmir işgali üzerine Redd-i İlhak Cemiyetine girmiş ve cemiyetin üyeleriyle haberleşiyormuş.
Uşak’ın hareketsiz kalması hem tehlikeli, hem de ayıp görünüyordu.
Hilmi Bey birkaç arkadaşıyla harekete geçmeyi kararlaştırmışlar.
Uşak’ta –Ankara Valisi hain Muhittin Paşa’nın yakın akrabası
olan- Faik adında, dayısı gibi hain, ahlaksız bir Kaymakam bulunuyordu.
Kuş uçurtmazdı; sıkı bir idare kurmuştu. Hilmi Bey’den şüphelenmiş,
bir aralık onu sürgün etmek istemişti. Eli ermedi.
İzmir’in işgali zamanında Nadir Paşa’nın 17. Kolordusu’ndan
ayrılan birkaç subay Uşak’a gelmişler. Bunlardan birisi Selanikli Kaymakam
Fuat Bey, birisi Yüzbaşı Hakkı Bey idi. Fuat Bey, Mevki Kumandanı
idi. Bu zatlarla birlikte Sökeli Hilmi Bey, Uşak’ı Redd-i İlhak
Cemiyeti’ne sokmak için gizli bir cemiyet kurmuşlardı. Cemiyet yerlilerden:
Bacakoğlu Mustafa, Hamzaoğlu Ali, Menzil Ambar Müdürü
Kolağası Şükrü, Uşak Jandarma Kumandanı Yüzbaşı İsmet, Sökeli
Hilmi Bey’lerden ibaretti. Hilmi Bey, bu cemiyetin haberleşme vazifesini
de yapıyordu. Bu cemiyetin çok ateşli bir genç üyesi de Uşak Şube
Reisi Kaymakam Vehbi Bey’in oğlu Kemal idi.
İşbu gizli cemiyetin çalışması ve haberleşmesi üzerine, Salihli
cephesinden ayrılan bir bölük, yolda Eşme’den de takviye alarak 17
Temmuz 1919 günü ikindi vakti Uşak’a girer ve hakim olur.
Milli hareketi istemeyen gericiler siner. Böylelikle Uşak da milli
harekete karışarak büyük tehlikenin de önü alınmış olur.
Milli kuvvetlerin Uşak’a gireceği gün Hilmi Bey ve gizli cemiyetçe
belli idi. Uşak istasyonunda bulunan Fransız kuvvetlerini (Senegalli
askerleri) oyalamak görevini Hilmi Bey üzerine aldı. İstasyon şefi
ile Hilmi Beyin dostluğu vardı, anlaşmışlardı. Şefin evinde Hareket
Müfettişi Dedeyan ve Fransız askerlerinin kumandanı olan teğmenle
hararetli bir poker partisine girişirler. Böylelikle Fransız kuvvetlerinin
işe karışması önlenmiş olur.
Milli kuvvetlerin Uşak’a dönmesi üzerine bedestende derhal
karargâh kurulur ve mevki kumandanlığını Hilmi Bey uhdesine alır.
Uşak’ı işgal eden Milli Kuvvet, yüz veya yüz on kadar milislerdi. Gediz
ve Kütahya tarafı açıktı. Kütahya çok sonra katıldı. Kütahya Valisi
Fevzi, milli harekete taraftar değildi. Bu yüzden Kütahya’da bulunan
birçok silah İngilizlerin eline geçti ve İstanbul’a taşındı. Milisler, Kütahya
tarafından gelmesi muhtemel tehlikeyi önlemek için blöf yapmak,
etrafta birçok Milli kuvvetler bulunduğu duygusunu vermek için, mevhum
noktalara ekmek göndermeye başladı. Karargâh Uşak’a yerleştikten
sonra iş teşkilata geldi. Hilmi Bey istihbarat şefliğini almıştı. Uşak’ı
işgal eden kuvvetlerin komutanı Salihli Jandarma Kumandanı Mülazım Tahsin Beydi. Zaferden sonra Aydın Vilayeti Jandarma Kumandanı
olmuştur. Hamiyetli, cesaretli bir zattı.
Temmuz ayının sonlarına doğru Gediz’le, Simav’ın da işgali
kararlaştırıldı. Bir miktar kuvvet ayrılarak önce Gediz, az sonra da
Simav milli mücadele bölgesine katıldı. Bu iki kasabayı işgal eden
kuvvetin kumandanı Yüzbaşı İsmail Hakkı Beydi. Hilmi Bey Kuvayı
Milliye Mevki Kumandanı sıfatıyla Gediz’de kaldı ve Kako Mehmet ve
Sadık Efendi gibi hamiyetli arkadaşları yanına aldı.
İsmail Hakkı, Gediz’i işgal eder etmez, aynı gece Simav’a gitti.
Orayı da milli sınıra kattı ve Uşak’a döndü. Simav hareketinde adı
yukarıda geçin hamiyetli genç, Kemal Bey, yararlık gösterdi. Simav’da
Kuvayı Milliye Mevki Kumandanlığı görevini aldı. Çok ateşli bir gençti.
Tanrı yargılasın.
Ağustosun sonlarına doğru Hilmi Bey, kasabanın eski Kadısı
Zahit Mollaya, Gediz’deki işleri bırakarak Uşak’a döndü. Garp Cephesi
Sekizinci Şube Müdürü muavini olarak Milli Savaşın sonuna kadar bu
vazifeyi başarı ile yaptı.
Bu sırada (Uşak Hücum Taburu) adıyla bir teşekkül vücuda
getirilmişti. Bu taburun kumandanı, Jandarma Yüzbaşısı İsmet Bey’di.
İsmet Bey, Salihli Cephesine gönderildi. Bu tabur, Anzavur’a karşı
yapılan harekete katılmış ve Büyük Millet Meclisi’nin Ankara’da açılışında
Muhafız Alayı arasında bulunmuştu. Bu taburda bir takım gençler
de bulunuyordu. Bugün Ankara’da Cebeci’de, Genel Kitaplık başkanı
bulunan Ali Cengiz de vardı. Henüz on yedi yaşlarında idi. Güle
güle cepheye gitti. Uşak gençleri arasında bir iki yüz karası da çıktı.
İzmir’e kaçarak, mücadeleye katılmadı, fakat sonra mebus oldu ve
parsayı topladı. Hilmi Bey bu sırada Paşazade İbrahim Bey’i
(Tahtakılıç) –Milli Birlik Hükümeti zamanında Milli Eğitim Bakanı olan
sayın Ahmet Tahtakılıç’ın babası- görür ve Uşak’a gelmiş olan Milislerden
konuşurlar. Çok zeki olan İbrahim Bey:”Oğlum, bunlarla meşgul
olmamız lazımdır. Halka bir zarar gelmesin, idarelerini ele almak ister”
diye hemen bir heyet kurulmasını uygun görülür, ertesi gün Heyeti
Merkeziye kurulur ve şeklini alır. İbrahim Bey’in bu işe başkan olması
memleket için büyük hayır olmuştur. Hizmeti büyüktür. Zeki, münevver,
idareci, cesaretli, vatanperver olan bu zatın hizmeti mücadele
tarihimizde unutulmamalıdır.
İbrahim Bey, derhal Gediz delegesi Şaphaneli Mehmet Fuat
(Tanrı yargılaya), Demirci delegesi Mazhar Nurullah (sağdır ve İzmir’de
ticaret eder), Kula delegesi Raşit, Alaşehir delegesi Nazmi ve
Salihli delegesi Abdullah Salim Beylerden ibaret bir heyet kurarak
vazifeye başladı. Ve hakkıyla işi idare etti. Ne halkını ezdirdi ne de Milislerin taşkınlığına yer bıraktı. Uşak düşman tarafından işgal edilinceye
kadar bu cemiyet vazifesini pekiyi bir şekilde idare etti. Halkı
sıkmadan para toplandı, gönderildi ve ayrı ayrı zamanlarda Milli Kuvvetler’e
ve Çerkez Ethem’e gönderilen paranın miktarı iki milyon liradır.
Böylelikle o bölge Ethem’in ve Demirci Efenin şerrinden korunmuş
oldu.
İbrahim Bey halkın ruhunu okşamaya da dikkat ederdi. Benim
şehrin meydanlarında Milli Savaşa ait konferanslar vermemi, camide
mücadelenin meşru olduğunu bildiren vaaz yapmamı uygun buldu.
Ben artık (Kocayazı) denilen meydanda konferanslar, Ağalar Camii
adı verilen camide vaazlar verirdim. Ben bu heyetin konferansçısı ve
vaazcısı idim. İlk büyük Millet Meclisine seçilerek gidene değin, bu
vazifemi yaptım. Bu yüzden Rumların öcüne uğradım. Yunanlılar defolup
giderlerken evimi yaktı, anamı ve kız kardeşimi şehit ettiler.7
O vakitler çok genç olmalarıyla beraber, Milli Savaşa katılan
gençlerden adları hatırımda kalmış olanların birkaçını yazmayı bir borç
biliyorum. İbrahim Bey’in yeğeni Ali Cengiz, Alâettin Tiritoğlu, Orhan
Kâmil, Ekrem Kaya, Tevfik Bacakoğlu ve başkaları...
İbrahim Beyin başkan bulunduğu (Müdafaa-i Hukuk Heyeti
Merkeziyesi)nden başka, Uşak’ta bir de (Müdafaa-i Hukuk Heyet-i
Milliyesi) adında ayrıca bir heyet daha vardı. Bunun reisi (Bacakoğlu)
Mustafa Bey’dir. Bu heyet önce gizli idi. Hilmi Bey de bu heyete dahildi.
Büyük Uşak harekâtını tertipleyen, Milisleri Uşak’a götüren,
Uşak’taki Fransız kuvvetlerini zararsız hale getiren Hilmi Bey’dir.
İbrahim Bey idaresi zamanında üç ayrı Milli Hareket Merkezi
vardı. Biri Kuzey (Şimal) bölgesi idi. Merkezi Balıkesir’di. Birisi Doğu
bölgesi idi. Merkezi Uşak’tı. Birisi Güney bölgesi idi, merkezi Nazilli idi.
Bu üç bölgenin en gem almazı, en tehlikelisi Nazilli bölgesi idi. Çerkez
Ethem’in Salihli cephesine geldiği sıralarda Doğu bölgesi de tehlike
arz ederdi. Fakat rahmetli İbrahim Bey’in zekâsı ve idaresi tehlikeyi
azaltırdı.
İbrahim Bey’in idaresi zamanın İstanbul Hükümeti, Milli Hareketin
mahiyetini anlamak ve durdurmak için (Kemal Paşa) adında birini
göndermişti. Kütahya ve Gediz üzerinden Uşak’a geldiğinde, İbrahim
Bey paşayı incitmemekle beraber, üç gün göz hapsine aldı. Davanın
meşru olduğunu anlattıktan sonra paşaya yol verdi.
Büyük Türk zaferini hazırlayan Milli Hareketlerin doğuşunda,
isimlenmeyecek olan halk ayaklanmalarının ufak bir kısmını: (Uşak)
hareketini kısaca yazdım. Bu gibi halk hareketleri bütün ayırımlarıyla
yazılmalıdır. Ben bu kadarını yazabildim. Üst tarafı gençlere düşüyor.
Milli Tarihimiz, bu gibi olayların ve Türk halkının sinesinden fışkıran bu
kutsal kaynaşmaların yazılmasıyla zenginleşecektir.
Uşak hareketinde iki zat belirli çehre gösterir: Birisi, gizli bir
cemiyet kurarak Milisleri Uşak’a çağıran, böylelikle büyük bir tehlikenin
önünü alan Sökeli Hilmi Bey’dir. Öbürü de heyet reisi İbrahim Bey’dir.
Milli Kuvvetlere erzak ve para yetiştiren, (Uşak Hücum Taburu)nu
teşkil eden hep o zattır. Kısaca bu iki zattan bahsetmeyi bir borç bildim.
Hilmi Bey okumuş, hali vakti yerinde, temiz yürekli bir Türk’tür.
Gençliğinde Redd-i İlhak Cemiyetine girmiş. Yedek subaylığını yapmak
üzere Uşak’ta bulunduğu sıralarda kendisiyle tanıştım. Hizmeti
büyüktür. Şimdi sağdır. Söke’de oturur. (Hür Söke) adında bir gazete
çıkarmaktadır. Tanrı uzun ömürler versin.
İbrahim Bey, Uşak’ın on beş kilometre doğusunda (Bozkuş)
adındaki bir köyde doğmuş, Uşak’ta ilk tahsilini yaptıktan sonra İstanbul’a
gitmiş, medrese tahsili yapmış, fakat medrese onun kafasını
bozmamıştır. Uşak’a gelip yerleşmiş. Bir müddet müftü olmuş. Daha
sonra İttihat ve Terakki Mebusu olarak İstanbul Meclisine katılmış;
mütareke sırasında Uşak’ta idi. Ve işte bu esnada (Milli) davanın doğu
kolu başkanlığını almış. Hakikaten unutulmaz hizmetler yapmıştır.
Yunanlıların, Uşak’a girmesinden sonra Burdur’a çekilmiş. Büyük
zaferden sonra Niğde valisi olmuş. Az sonra da Büyük Millet Meclisinde
Kütahya Mebusluğu yapmıştır. Artık ihtiyarlamıştı. Atatürk kendisini,
hizmetlerini takdir etmiştir. Bazı sebepler yüzünden kendisine sinir
gelmişti. Bundan tam on iki yıl önce intihar etmiştir. Tanrı rahmet eyleye.
Böyle bir zat Batı dünyasında olsaydı heykelini dikerlerdi. Yazıklar
olsun! Bugün köydeki mezarı bile yapılmamıştır. Mezarı, Uşak gençliğince
Kâbe gibi ziyaret olunmaktadır.
KAYNAK
www.mehmetersin.com/kitap/kurtulus_savasinda_usak_anilari.pdf
Mehmet Varış / Yazar
Mhmtvrs.net sitesinde yönetici.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder